dc.description.abstract |
Geliştirilen tedavi rejimleri sayesinde kronik hastalıklar listesine alınan insan immünyetmezlik virüsü (HIV) enfeksiyonu ile yaşayan bireylerin yaşam süreleri ve yaşam kaliteleri genel popülasyona yaklaşmıştır. Ancak, günümüzde HIV ile enfekte bireylerin bazılarında ishal başta olmak üzere yaşam kalitesini düşüren gastrointestinal sistem (GİS) ile ilişkili çeşitli rahatsızlıklar görülebilmektedir. İmmün sistemi zayıflamış olgular bazı parazit enfeksiyonlarına daha kolay yakalanmaktadırlar. Parazitlerin patojen hale geçmesinde veya patojenitelerinin artmasında konak parazit ilişkileri ve konağın parazitlere karşı olan direncinin azalması veya kaybolması rol oynamaktadır. Bu çalışmada, tedavi alan/almayan 90 HIV/AIDS olgusundaki intestinal parazitlerin, mikroskopi temelli konvansiyonel ve multipleks-polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) temelli moleküler yöntemlerle saptanması amaçlanmıştır. Olgulardan alınan dışkı örneklerinin Giardia spp., Blastocystis spp., Entamoeba histolytica, Dientamoeba spp. ve Cryptospormspp. varlığı açısından incelenmesi ve sonuçların demografik/klinik verilerle ilişkilendirilmesi hedeflenmiştir. Çalışmaya dahil edilen olguların; yaş ortalamasının 34.02 ± 9.7 yıl, tanı süresi ortalamasının 2.4 ± 1.7 yıl olduğu, olguların %85.6’sının erkek, %14.4’ünün ise kadın olduğu, %60’ında heteroseksüel cinsel temas, %33.3’ünde homoseksüel cinsel temas, %1.1’inde kan/kan ürünleri ile temas, %5.6’sında ise bilinmeyen bulaş yolu öyküsünün olduğu, %50’sinin antiretroviral tedavi (ART) aldığı, %50’sinde ise henüz ART başlanmadığı, CD4+ T lenfosit sayısı ortalamalarının 400 hücre/mm3 ve ortanca viral yük düzeylerinin 114.527 kopya/ml olduğu belirlenmiştir. Moleküler yöntemler ile 33 (%36.7) olguda en az bir intestinal parazit saptanmış, Giardia spp., Blastocystis spp., E.histolytica, Dientamoeba spp., Cryptosporidium spp. ve çoklu parazit varlığı saptanma oranları sırasıyla; %2.2, %22.2, %13.3, %4.4, %3.3 ve %7.7 olarak belirlenmiştir. Cinsel yönelim türü (özellikle homoseksüel cinsel temas) ile parazit sapta oranları arasındaki ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir (p< 0.001). Olgularda parazit saptanma sıklığının; CD4+ T lenfosit sayısındaki artış ile ters (p= 0.062), viral yük düzeyindeki artış ile doğru (p< 0.001) orantılı olduğu görülmüştür. Moleküler yöntemler ile parazit saptanmasının ART almayan (p= 0.002) veya ishali olan (p= 0.019) olgularda daha yüksek olduğu istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Çalışmada gözlenen intestinal parazit enfeksiyonlarında saptanan artışın müdahale gerektirdiği anlaşılmıştır. Tüm HIV/AIDS olgularında, erken ve özgül tedaviye karar verebilmek için duyarlılığı daha yüksek yöntemlerle rutin parazit taramasının yapılması gerekmektedir. |
tr_TR |